Eğer Hollanda'dan Belçika'ya arabayla geçerseniz farkedeceğiniz ilk şey Hollanda'daki düzgün temiz yolların Belçika'da biraz bozulması olacak (yine de İstanbul genelinden daha düzgün). Pahalılık ise Hollanda'ya göre biraz daha makul, ancak diğer Avrupa ülkelerine göre hala yüksek düzeyde. Bruksel'i çok fazla gezemediğim için Belçika geneliyle ilgili çok yorum yapmak doğru olmaz; yine de kısa kısa çabuk farkedilen gerçekleri yazalım.
Bir kere bu kozmopolitliğin bu kadar küçük bir yerde biraraya gelmesi insanlık açısından güzel bir örnek olsa da yaşayışta zorluklara sebep olduğu kesin. Metroya biniyoruz, 3 dilde -Fransızca, Flemenkçe ve Hollandaca (Dutch)- anons yapana kadar durak geçiyor. Tabii bu dilleri bilmeyip İngilizce'lerine güvenmiş olan turistleri zor duruma düşüren bu durumla tabelalarda, uyarılarda, hatta havaalanı anonslarında bile karşılaşıyoruz. Aslında bu üç ırkın tek problemi dil de değil; yakın zamanda gruplaşma gittikçe artmış; Dutch dediğim kısım Hollanda'ya katılmak istiyor, Belçika bayrağına basan Flemenk milletvekilleri bile var.
Brugge küçüklüğü ve başkent olmaması nedeniyle Avrupa turlarında atlanma ihtimali olan bir şehir. Bense o ruhu olmayan "Benelux" bölgesindeki tek ruhlu şehir olduğunu düşünüyorum. Ortaçağda bir resmi alıp onu dondurun, sonra 2000'lere taşıyın. Sokakta göreceğiniz birkaç araba ve telekomunikasyon mağazalarını saymazsak hala Ortaçağ'da yaşayan bir şehir Brugge. Evler, hükümet binaları, kiliseler, kaldırımlar, kanallar ve köprüleriyle tarihi dokusu süper.
Biz Snuffels Hostel isminde küçük, rahat ve işletmecisi biraz fazla samimi -hatta bazen küstah- hostelde kaldık. Oldukça memnun ayrıldık, o yüzden tavsiye ederim. Hostel ürünü Brugge Jester isimli bira da fena değildi.
Brugge küçük olduğu için şehir merkezinden her yere yürünebilir, sadece tren istasyonu ve şehir merkezi arasındaki mesafeyi otobüsle katetmek enerjiyi daha gerekli etkinliklere saklamak için yararlı olabilir. Belfry Tower'dan tüm şehir görülebiliyor, fotoğraf çekmek için ideal bir nokta. Aslında biz gittiğimizde manzara o eski çatılar karlarla örtülmüş olmasa bu kadar güzel olur muydu, ondan da şüpheliyim. 20 dakikalık tırmanışı göze alıp almamak kişiye kalmış. Çikolata müzesinin ise girişi ucuz (5 Euro). Çok çok farklı bir müze değil açıkçası, çikolatadan heykelleri görmek, çikolata yapılışına şahit olmak farklı olabiliyor. Bunun dışında patates kızartması müzesi gibi gereksiz müzeleri kimsenin gezmek isteyeceğini sanmıyorum.
Gece hayatı şehrin küçüklüğüne göre fena değil. Zaten Belçika'ya özgü biralardan birkaçını deneyen herkes geceye eğlenerek başlıyor. "Bar Des Amis" bu biraların servis edildiği güzel pub'lardan biri. Başka yerlerde de duymuşsunuzdur mutlaka, "Duvel" ve "Leffe" efsane biralar.
Bir de Brugge'ün "romantik şehir" konumlandırması var, anladığım kadarıyla yakın zamanda bunu ön plana çıkarmışlar. 10 romantik noktayı sevgilinizle tamamlayarak Brugge'deki romantik "görev"inizi bitirmiş oluyorsunuz. Kış güzelliğini de düşününce sevgililer günü için de tercih sebebi olabilecek bir şehir. Kısacası, Avrupa'yı gezeceksen Brugge'ü atlamayacaksın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder