24 Ocak 2011 Pazartesi

Saraybosna

Daha önce de bahsettiğim Balkan geziminizin aslında ilk durağı Saraybosna'ydı (Sarajevo). Amaç deniz kıyısında Hırvatistan tatili de olsa, Bosna'yı da görmeden olmazdı.

Plansız olmamıza rağmen uçağımızın erken oluşuna güvenerek araba kiralayabileceğimiz ümidindeydik. Ne yazık ki Saraybosna'daki film festivali bunu imkansız kıldı. Biz de sırtımızda çantalarımız şehrin merkezine yollandık.


Bu bölgenin ismi Başçarşija. Tanıdık geldi değil mi? Evet, baş çarşı. Sırbistan'da olduğu gibi Bosna'da da bir sürü Türkçe kelimeyle karşılaşıyorsunuz. Döner, börek, kaldırım, çay, kahve, çizme.. Saraybosna'da öyle çok gezilecek yer yok; hele de hava Temmuz sonunda yağmurluysa. Biraz da benim ısrarımla Latin Bridge'e yürüdük. Burası Franz Ferdinand'ın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürüldüğü ve 1. Dünya Savaşı'nın başladığı yer. Ve işte Saraybosna'daki gündüz gezisi bu kadar.

Ama insanların nazik, sıcakkanlı ve Türkleri çok sevdiğini söylemem lazım. Niyetimiz Mostar'a gidip, gerekirse oradan araç kiralamak olduğu için tramvaya bindik ve orada iki kızla tanıştık. Bize çok yardımcı oldular, sayelerinde şehir ile ilgili bir çok şey öğrendik (bu arada biri Türkçe biliyordu). Gece hayatı konusunda onların da tavsiyesiyle o gece Saraybosna'da kalmaya karar verdik. Yine onların tavsiyesiyle tek kişilik oda başına geceliği 20 Euro verdiğimiz Banana City isimli otele kayıt yaptırdık.

Gece Başçarşija'ya gitmek üzere yine tramvaya bindik ve gündüz tanıştığımız kızların tavsiyesiyle yine bilet almadık. Ama yolda polisler bize bilet sordu ve ceza ödemek zorunda kaldık. Turistiz ayağını yemedi tabii polisler.

Güzel bir restoranda bayağı güzel yemekler yedik, biralarımızı içtik. Etraftaki eğlence yerlerini gezdikten sonra gündüz tanıştığımız insanların tavsiyesi olan "The Basement" isimli gece kulübüne gittik. Oldukça güzel bir ortamı var ve çok şık. Bosnalı kızların inanılmaz güzel olduğunu söylememe gerek yok. Gecenin ilerleyen saatlerinde göbekli kodaman adamların yanına gitmeleri kafamda ilginç düşünceler uyandırmadı değil.

Ertesi gün ise Mostar'a gidiş günü olduğundan şehir gezisi yapamadık. Gerek de yoktu, zira bu yoldaki nefes kesici kanyonlar yüzünden sürekli durmak zorunda kaldık. Eğer Bosna-Hersek'e gideceksiniz bu kanyonları kesin görmelisiniz.