24 Nisan 2011 Pazar

Split

Balkan gezimizin son durağı olan Split'e kiralık arabamızla vardığımızda akşam üzeriydi. Biz plansızdık; ama Hırvatistan'a, hatta Balkanlara hakim misafirperverlik sağolsun 1 saat içinde elimizde haritalar hazırdı. Yine aynı misafirperverlik kalacak yerlerin neredeyse hepsinin dolu olmasına rağmen bize şehrin eski kısmının (Diocletian's Palace) ortasında harika bir guesthouse ayarladı. Her tarafı dövmeli, sürekli sigara içen, dağınık saçlı, boğuk sesli bir kızın bize bu evi ayarlamak için yarım saat uğraşması da insanların görünüşüne aldanmamak gerektiğinin bir örneğiydi (ders veren blog :) ).

Hırvatistan'ın en meşhur birası Ozusko. Havanın güzelliğinden midir, yoksa bu biranın içine başka bir şey mi atıyorlar bilmiyorum; ancak bu biradan 2 tane bile içsek kafa oluyorduk. Tabii kiralık arabamız bozulunca bizi ancak bu bira teselli eder oldu :) Not düşelim: Asla Chevrolet Aveo kullanmayın! İşte bu biranın ve yorgunluğun etkisiyle; ayrıca o gece gittiğimiz gece kulübünden sıkıldığımız için o gün 2:30 gibi evimize döndük.

Ertesi gün Bacvice Beach'e gittik. Burası oldukça ilginç; hilal şeklinde denizi sarmalayan küçük bir koy düşünün yaklaşık 100 metre çapında, bu alan boyunca suyun yüksekliği dizleri geçmiyor. Gündüz daha ziyade çocuklarıyla plaja gelen aileler için; ama bu plajı efsane bir yer haline getiren bambaşka bir şey, ona sonra geleceğim. Diğer plajlarda çok bir olay yok. Gündüz için yemek tavsiyem ucuz ve lezzetli pizzalar.


Kaldığımız evin şehrin eski kısmında bulunduğunu söylemiştim. Burası Dioclecianus Palace diye geçiyor; isminden de anlayacağınız gibi Roma İmparatorluğu'ndan kalma. Evimizin 10 metre yakınında olup bizi her sabah 10'da uyandıran çan kulesi (St Domnius Katedrali) çok güzel bir mimariye sahip. Günde 3 kez evden çan sesi duymak ise paha biçilemez :)

Deniz kıyısındaki Riva caddesi aktivitelerin en yoğun olduğu trafiğe kapalı güzel bir cadde. Ev sahibemizin işaret diliyle bize verdiği tavsiyeyle akşam yemeği için bu caddenin sonundaki FIFE isimli restorana gittik. Yarım saat sıra bekledik; ancak bizden sonra 1 saat bekleyenler de vardı. Öte yandan hem atmosferi güzel, hem de yemekler muhteşem. Çok pahalı değil ve içtiğimiz çorbaların (sebze ve balık çorbaları), yediğimiz kuzu rostonun ve patatesten yapılmış olan makarnanın tatları damağımızda kaldı. Tavsiye edilesi.

Son gecemizde ise hayatımızda gördüğümüz en iyi organize edilmiş partiye rast geldik. Hilal şeklindeki Bacvice Beach'ten bahsetmiştim. Kumsalın yamacına devasa bir sahne kurulmuş; üzerinde bir DJ, insanlar şortlarıyla - bikinileriyle kumsalda ve o bahsettiğim sığ denizde dans ediyorlar.. Yüzlerce insan.. Atmosfer ve müzik inanılmaz. Sabah 8'de kalkacağımız ve çok yorgun olduğumuz halde bu partiden ancak gece 3'te ayrıldık.

Split'in bir avantajı da buradan kalkan feribotlarla Hırvat adalarına gidebilmeniz. Ancak bunu başka bir post'ta anlatayım, bu post'u gerçekten gurur duyduğum bir fotoğraf ile kapatayım.

23 Nisan 2011 Cumartesi

Şey

Ömer Hayyam cebir üzerine çok düşünür ve çalışır. Bu sırada denklemlerde bilmediği sayılara Arapça "şey" demektedir. Bizim bugün bilmediğimiz "şey"ler için kullandığımız ifade.

Araplar Endülüs'e kadar yayılırlar ve İspanyollar kulaklarına "şey" olarak gelen sözcüğü yazılışta "xai" olarak kullanırlar (zaten bugün Katalanca ve Portekizce'de de x harfi ş olarak okunur).

Zamanla matematikçiler "xai"yi kısaltarak ona "x" demeye başlar ve bilinmeyen anlamına gelen evrensel "x" ifadesi oluşur.

22 Nisan 2011 Cuma

Özgürlük Nedir

Özgürlük iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir. Eğer buna izin verilirse, gerisi kendiliğinden gelir.

George Orwell, 1984

19 Nisan 2011 Salı

Varadero

Küba gezimizin daha sonra pişman olacağımız şekilde sadece 1 gününü Varadero'da geçirdik. Şimdiye kadar gördüğüm en muhteşem plaja sahiplik yapan Varadero, Küba'nın kuzey tarafında, La Habana'ya otobüsle 2.5, taksiyle 1.5 saat mesafede.

Turistler için Küba'nın çoğu yerinde taksi temel ulaşım aracı; bizim için de pansiyona ulaşma yolu aynı oldu. Bahsetmem lazım, kişi başı sadece 20 Euro'ya gayet düzgün bir otelde kaldık. Şehir tamamen turistik, bir sürü otelden oluşuyor. Rus, Kanadalı, Doğu Avrupalı ve Türk turistler çoğunlukta.

Varadero'nun kumsalları inanılmaz büyüleyici. 20 km boyunca uzanan bembeyaz ince kum, masmavi, tertemiz sığ Karayip Denizi. Pina colada'nızla ya da hindistan cevizinizle (daha iyisi hindistan cevizine biraz beyaz rom döktürüp) denize karşı uzanarak, güneşlenerek, karayiplerde yüzerek sizi bekleyen tüm sorumlulukları unutmanız mümkün. Bunları yazmak için tur ajansı olmaya gerek yok; çünkü burası Varadero.


2 kişi yaptığımız Karayip gezisi boyunca çok gezdiğimiz ve yorulduğumuz için Varadero'daki tek gecemizde dışarıda uzun süre kalamadık. Turistik bir şehir olduğu için akşamları barlarda Daiquiri içip bol bol Latin dansları ve ateş gösterileri izledik.

Ve bu kadar. Sadece bir gün.. Ama bu tek gün, ileride bu kumsallara tekrar uzanmaya karar vermeme yetti.

17 Nisan 2011 Pazar

Galvarino

Mapuche yerlisi Galvarino 16. yüzyılda Güney Amerika'da önüne gelen ırkı sindiren İspanyol Kolonisi'yle yapılan bir savaşta esir düşer. Galvarino'nun kollarından birini keserek diğer yerlilere ders vermek isteyen İspanyollar'a Galvarino diğer kolunu da uzatır ve kestirir. Kafasını da tahtaya koyar; İspanyollar ise bu halinin yerlileri sindirmesi için onu canlı bırakıp kabilesine yollarlar.


Sindirmek ne kelime: Galvarino, komşu kabileler ile oluşturduğu 1500 kişilik ordunun en önüne geçer, iki eline bıçaklar bağlar ve savaşa koşar. Bu delinin arkasındaki silahsız ordu İspanyollar'ın atlı-tüfekli ordusuna kök söktürür; uzun süre sonunda yenilir; ancak Galvarino'nun bu mücadelesi İspanyol Kolonisi için sonun başlangıcı olmuştur.

Zira Galvarino'nun mücadelesinin etkilediği ve birleştirdiği Mapuche'ler, Güney Amerika'da İspanyollar'ın 300 yıl boyunca savaşıp sindiremediği ve topraklarından çekilmek zorunda kaldığı ilk ırktır.

Stephen Hawking


kaynak: xkcd.com

Entr-Designs #5




kaynak: yanko design

15 Nisan 2011 Cuma

Cancun #2

Cancun'daki otel bölgesinden ve şehir merkezinden bahsetmiştik. Şimdi son kısımdan bahsetme zamanı.

Cancun Çevresi

Chichen Itza: Çevre şehirlerden Chichen Itza'da dünyaca ünlü antik Maya şehri ve Kukulcan Piramidi bulunuyor. Bu piramit aynı zamanda dünyanın yeni 7 harikasından biri. Arabayla Cancun'dan 2.5 saat, paralı-parasız demeden kesinlikle otobanı kullanın, diğer yol çok rezil. Bakmayın 2 cümlede geçtiğime; kelimelerle buranın değeri anlatılamaz, Cancun'a geldiyseniz burayı görmek zorunludur.


Valladolid: Burası, Meksika dışında biraz da Yucatan kültürü istiyoruz diyenlere. Yucatan baharatlı yemekleriyle meşhur. Domuz eti sık kullanılıyor; ancak diğer yemekler de bir o kadar başarılı. Valladolid'de sevimli ve sıcak bir kasaba havası var. Hem sakin hem de ışıklı, canlı. Bizim orada bulunduğumuz gün ise, Dia de los Muertos'ten birkaç gün sonrasıydı ve o günden kalma dekoratif güzellikleri de görme şansımız oldu.


Tulum: Benim bir teorim var: Gençler sürekli arayışta olduğundan yeni ve güzel yerleri keşfediyorlar. Bir süre sonra yaşlı veya daha paralı insanlar bu yerin popülaritesinden dolayı orayı ziyaret etme gereği duyuyorlar. Bu talebi karşılamak adına bu bölgeye oteller, tatil köyleri ve seyahatçi gençlerin nefret ettiği bilimum yapılar inşa ediliyor; gençler de buradan kaçıp yeni yerler keşfediyorlar. Ve döngü yeniden başlıyor. Evet, Türkiye'deki Bodrum-Çeşme-Olimpos'un başına gelenler bunlar. Ya da Taksim'de Nevizade-Fransız Sokağı-Asmalı Mescit'in başına gelenler de.

İşte "Playa Del Carmen" ve "Tulum" isimli iki şehir, Cancun'un endüstrelize halinden kaçan gençlerin Meksika'daki yeni adresleri. Cancun'a Playa Del Carmen yarım saat, Tulum ise 1.5 saat mesafede. Ben daha çok Tulum'da vakit geçirdim ve söylemeliyim; burası da en az Cancun kadar canlı. Üstelik rahat tavırlara sahip genç popülasyonu burada daha yüksek. Daha da ilginç bir deneyim ise 'Cenotes'. Bu mistik mağaraların hem görülmeye değer bir atmosferi var, hem de meraklılara snorkelling yaparak su altındaki yazıtları gözlemleme şansı veriyorlar. Yalnız tatlı suda yüzmenin tuzlu sudaki kadar kolay olmadığını hatırlatmak lazım.


Evet, dediğim gibi Cancun ve çevresinde 1 haftalık tatili dolu dolu, hatta geride yapılması gereken şeyleri bırakarak geçirebiliyor insan. Bence en güzel yanı da, bu şehir insana hem eğlence, hem kültür, hem yiyecek-içecek keyfi, hem de sıcak insanlar sunuyor. Gidiniz, eğleniniz.

Cancun #1

Cancun... Amerikan (ABD) üniversite öğrencileri arasında fazlasıyla popüler olan Cancun için yaygın bir söylem var: "I went, I partied, I don't remember". Gerçekten de Cancun sınır tanımayan bir gece hayatına sahip; ama sadece bunu görmek haksızlık etmek olur, çünkü bundan çok daha fazlası var.

Öncelikle ucuz. Aslında diğer Meksika şehirlerinden pahalıdır; ama yakın mesafedeki diğer ülkelere kıyasla (bakınız; ABD, Küba, Bahamalar...) oldukça ucuz. Günlüğü 28$'a araba kiralamak, geceliği 10$'a hostelde kalmak mümkün. Nefis ve tabağı 2$'lık Meksika yemeklerine girmiyorum bile.

Ya da giriyorum.. Meksika'ya gidip yemeklerden bahsetmemek saçma olurdu: Türkiye'de de bol bol bulacağınız bazı yemekler; burrito, quesedilla, chimichanga... Popularitesinden dolayı bu yemekleri yemiş olabilirsiniz, bu yüzden başka şeyleri de denemekte fayda var. Bildiğiniz bizim sulu et yemeklerini de yanında Meksika fasulyesi ve jalapeño'larla servis ediyorlar ve gayet de güzel oluyor. Benim tavsiyem ise "Agua de Jamaica": Jamaika çiçeğinden yapılma bu meyve suyu çok lezzetli. Bir de "Ochata" var; bu da pirinçten yapılma ve biraz daha tatlı/şekerli oluyor ve yemekten sonra içmek daha keyifli oluyor. "Tecate" isimli birası da pek lezzetli.

Cancun'u 3 parçada anlatmak lazım: Zona Hotelera, şehir merkezi ve çevresi.

Zona Hotelera

Cancun'un ticari bölgesi. 26 km'lik bir şerit boyunca Yucatan yarımadasının dışına doğru uzanan ve denizin bir kısmını göl haline getiren ince doldurma kara parçası. Daha iyi canlandırabilmek adına şöyle anlatalım:


Bu bölgede onlarca devasa otel, gece kulübü, plaj ve restoran var. Oldukça pahalı. Dünyada şöyle bir düzen var; gençler/sanatçılar bir yeri keşfeder, orada eğlenir, sonra para babaları/yaşlılar bunu görür, onlar da oraya gitmeye başlar, bu bölgeye yatırım artar, sonunda gençler sıkılır ve kaçmaya başlar. Cancun bu yola girmiş durumda. Yerel insanlarla konuştuğumda yaşlı profilin arttığını ve gençlerin daha çok çevre şehirlere (Playa Del Carmen, Tulum) takıldığını duydum. Ha, bu Hotel Zone'daki gece hayatının dünyadaki en çılgınlarından biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Gece kulüpleri konseptli ve dağıtmak için iyi ortama sahipler; herkesin elinde marijuana var zaten, kokain çekenleri de yadırgamıyor insanlar. Dediğim gibi kontrolün kaybolduğu bir yer burası. Kısacası gece hayatı için Zona Hotelera.

Şehir Merkezi (Downtown)

Şehir merkezi daha yerel kültürü yaşayabileceğiniz bir yer. Nefis yerel yemeklerin yanında yerel bira Tecate'yi yanına tuz bulaştırılmış (bu da buraya özgü bir uygulama) bir şekilde içebilirsiniz. Burada da gece hayatının Zona Hotelera'dan altta kalır yanı yok. Tek farkı, müzikler artık İspanyolca'dır ve danslar anlayamayacağımız tarzda, ilginçtir (zıplaya zıplaya, döne döne :) ). Ama yine de eve ancak sabah 8'de dönebilirsiniz.


Bir şehrin hissini en çok sokaklar verir. Cancun'da ruhu olan sokaklar pek yok, zaten Amerika kıtasının tamamındaki geniş caddeler genelde buna izin vermez. Yine de arka plandaki müzik ("llamado de emergencia") ABD etkisinde ticarileşmekte olan bu şehirde farklı bir ruh da varolduğunu koyuyor ortaya.

Cancun çevresini ise ayrı bir post ile anlatalım.

Entr-Designs #4





kaynak: yanko design