9 Ekim 2011 Pazar

La Habana

Bizdeki ismiyle Havana, insanların hakkında en puslu bilgilere sahip olduğu şehirlerden biri. Sebebi izolasyon. Açıkçası sağda solda duyulan "çok iyi" ya da "çok kötü" yorumlarından farklı bir şekilde anlatmaya çalışacağım. Çünkü Küba'ya giden insanlara sorduğumda insanların otellerinden çıkmadığını, tur programlarını takip ettiğini görüyorum. Biz gittiğimizde ise en lüks otelinden en fakir sokağına kadar girdik bu şehrin.

Tabii ukalalık etmeden önce doğruluk payı olan birkaç önermeden bahsetmek lazım: Şehrin dokusu çok güzel. Avrupa 18. yüzyıl mimarisi hakim ve işin güzeli, bunun üstüne yatırım yapılmadığı için varolan binalar hep işte bu binalar (aynı şey '50 model arabalar için de geçerli). Ve fakat yine yatırım yapılmadığı için o güzel dokunun bir arka sokağına girdiğinizde aynı binanın kırgın-dökük tarafını görüyorsunuz, kanalizasyon kokusuyla birlikte. Gece Obispo Sokak'ta (şehrin en canlı sokağı) yürürken piyano seslerini veya Chan Chan eşliğinde danseden kızları görürken, devasa bir Havana caddesinde dahi karanlıkta yürürken etraftan gelen "chicas?" seslerinden irkiliyorsunuz. Turla bu şehre gelirseniz, evinde kaldığım Consuela'nın kırık camından dışarıyı göremezsiniz.

Ve yine doğru olan bir söylem: Fakir, ama mutlular. Peki neden? Çünkü ellerinde olandan ötesini pek de bilmiyorlar. İnternete bu kadar sınırlı erişim varsa, ülkeden çıkma yasağı varsa, insanların neye özenmelerini bekleyebilirsin ki? Bu işin felsefesine girip, bilginin mi mutluluğun mu asıl amaç olduğu tartışması konudan saptırır. Sadece şu noktada bir kez daha ispatlanan bir yargıyı görüyoruz: Cahillik mutluluktur.

Böyle derin bir girişle şu güzelim ülkeyi ya da şehri yerin dibine sokmak haksızlık oldu sanırım. Her ne kadar insanlar sokakta satış yapmak veya kadın ticareti için laf atıyorlarsa da asla sizi takip etmiyorlar ya da fiziksel temasa girmiyorlar. İşin aslı bu açıdan İstanbul'dan daha da güvenli bir şehir. O yüzden akşamları karanlık gözünüzü o kadar korkutmasın. Ülkedeki gençler internet ya da yurtdışı yasaklarını saçma buluyorlar; ancak kendi ağızlarından da "Me gusta socialismo"yu duyabilirsiniz. Yani sistemlerinin değişmesi gerektiğini ifade etseler de batıya özenmedikleri kesin.

Ülkeyle ilgili bilinmesi gereken birkaç şey:
- Vizenizi pasaporta işletmeyin. Bu şu demek oluyor: Elinize otobüs bileti gibi bir karton verecekler vizeyi aldığınız yerden. Giriş yaptığınızda bu kartonun yarısını yırtacaklar, ülkede kaldığınız süre boyunca diğer yarısını sakın kaybetmeyin.
- Malum sebeplerden Küba'ya Amerika üzerinden ulaşamazsınız (biz Meksika üzerinden gittik).
- Uçaktan inince seçilen birkaç kişiye ahiret sualleri sorabilirler -ki ben bu şanslı gruptandım. Yaklaşık yarım saat yarı İspanyolca - yarı İngilizce uğraştırdılar. - Ha evet, İspanyolca'nıza güvenmeyin; zira aksanları bambaşka..
- Havana'da şehir haritalarını bile parayla satıyorlar.
- Para demişken, CUC isimli turiste özel bir kurları var, lokal olarak ise bambaşka bir kur var; ama sizin onu kullanmanız yasak.
- Paranızı Kadeka denilen yerlerden değiştirebilirsiniz; ancak Dolar yerine Euro ya da başka bir kuru kullanın; zira dolara ekstra vergi isteniyor.

Artık şehre girebiliriz:

Museo de Revolucion'da Küba devriminin detayları anlatılıyor. Açıkça taraf tutsa da, belgelerle inandırıcılığı da sabit tutabilen bir müze burası. Ancak çok da ekstra bir bilgi edinmeyi beklemeyin. Plaza de Revolucion'da ise devrimin önemli insanlarının simgesel resimlerini görebilirsiniz. Bir uğranıp fotoğraf çektirilebilir. Bunun dışında rom müzesine uğrayıp taze mojito içebilir, ya da puro (cigar) müzesine uğrayabilirsiniz. Biz gidemedik, ancak oradaki arkadaşlarımız baldırlarında puro saran Kübalı kız hayal edenleri üzecek bir tablo çizdiler bize :) Not: Cohiba'nın Esplendido serisinden memnun olduğumu söyleyebilirim.

4 gün kaldığımız için şehrin birçok yerini ziyaret etme şansımız oldu. Calle de los presidentes, isminden de anlaşıldığı gibi Küba başkanlarının heykellerinin sıra sıra dizildiği upuzun bir cadde. Başarılı. Ayrıca La Universidad civarı da pek güzel. Üniversitenin iç kısmındaki canlı hayat bize oldukça keyifli geldi. Çok çok eski ağaçlar bina "interior"larında yükseliyor. Ayrıca o kadar fakir olarak düşündüğümüz şehrin bu kısmında gördüğümüz devasa hastaneler de Küba'nın meşhur sağlık sisteminin başarısını ispatlıyor.

Ve mide. Deniz ürünleri doğanın sunduğu yegane lezzet burada. Bütün kabukları ayrılmış ve muhteşem soslarla zenginleştirilmiş bir ıstakozu güzel bir restoranda 9 €'ya yiyebilirsiniz. Daha önce denemediğiniz deniz ürünlerini burada deneyin. Obispo Sokak'taki restoranlar iyidir. Üniversite civarında da meşhur ve ucuz bir dondurmacı bulunuyor; ancak tam adresi hatırlayamıyorum. Havana'nın birası da fena olmamakla birlikte buraya gelip mojito içmeyeni de döveceklerini hesaba katmalısınız. Ama benim favorim; El Floridita'ta -ki burası Hemingway'in en çok sevdiği barmış- yudumlayacağınız Daiquiri'dir. Bu içki mojitonun gölgesinde kalmış, ancak Küba'da yapıldığı haliyle tek kelimeyle muhteşem.

Geceleri genelde otellerin club kısımları hareketli oluyor; ancak unutmamanız gereken bir şey var: Burada kızların çoğu para karşılığı birliktelik teklif ediyor ve hatta sizden hoşlanmış olsalar dahi, kaldığınız odanın ücretini sizden talep edeceklerdir. Bunu Kübalı arkadaşım Miguel anlattı. Ayrıca "Casa de la Musica" isimli bir mekan daha var; ki burası diğer kulüplerin aksine latin danslarının tüm hareketliliğini ve eğlencesini yaşatan bir yer.

Makinemi havaalanına gelirken kaybettiğim için pek fotoğraf koyamıyorum.. Küba bambaşka bir yer gerçekten ve bu başkalığı bozulmadan / değişmeden görülmesi gerekli. Öncelikli tavsiyem Küba'ya gidip zamanınızı sadece Havana'da geçirmeyin; çünkü bu ülkede bambaşka bir cennet var ve oraya zaman ayırmazsanız asıl pişmanlığı yaşarsınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder