Şimdi Ohrid diye başlık yazdım; ama Balkan Türkleri "Ohri" diyorlar. Göl kenarındaki bu küçük, tarihi şehrin hayran sayısı boşuna fazla değil: Dingin iklimi, eski evler arasında dar sokakları, sıcak insanı, onlarca farklı kilisesi ve en önemlisi ama kelimelere dökmesi en zoru o "tatil atmosferi" ile gerçekten görülmeye değer bir şehir.
Ekşi Sözlük'ten bir entry alıntılayayım: Tanrının cenneti yaratırken bir damlasını dünyaya düşürdüğü ve buranın da Ohrid olduğu söylenir.
Üsküp'ten buraya 8 €'ya gelebilirsiniz. Ben Ağustos sonu gittim; ancak tesadüfen tanıştığım ve evlerinde kaldığım Sonja & Dimitri çifti sezonun sona erdiğini söylediler. Bahsetmeden geçmeyelim, bu çift tüm sıcaklıklarıyla beni geceliği 7 €'ya gayet konforlu bir şekilde konaklattılar. Klimentov Univerzitet Sokağı üzerinde ana caddeye 1 dk. mesafede ve göl manzarası var. İşte burası o dar sokakların olduğu eski şehir aynı zamanda. Neyse, dedikleri gibi gerçekten de sezon sona ermiş, yabancı turist azalmış; ancak iç turistler yani Makedon turistler hala oldukça fazlaydı.
Şehrin iki çok önemli özelliği var. Birincisi kiliseleri: Evliya Çelebi demiş ki; bu şehirde her güne bir kilise var. Ve bu doğruymuş! Şehirde gerçekten 365 adet kilise varmış; ancak komunizm döneminde bunların birçoğu yıkılmış. Şimdi bile bu küçük kasabada hala onlarca kilise ve bir sürü de camii var. Bu kiliselerden St. John Kaneo, St. Maria ve St. Panteleimon kiliseleri inanılmaz güzel. Kesinlikle görülmeleri lazım.
İkinci özellik ise Sırbistan ve Makedonya'daki birkaç günümde söktüğüme gurur duyduğum Kiril Alfabesi ile alakalı. Evet, St. Cyrill hapiste yattığı Ohrid'de bu alfabeyi yan hücrelerdeki yoldaşlarıyla (yoldaş diyince bambaşka bir şey oldu ama) anlaşabilmek için keşfetmiş.
Şehri turlayın, gölde yüzün, göl kenarında biranızı için, sıcak makedon insanıyla kaynaşın, börek-dondurma yiyin, akşam sahilde yürüyüş yapın.. Ohrid'in keyfini çıkarın. Yalnız sineklere dikkat edin.
Makedonya'da, hatta tüm Balkan ülkelerinde servisin yavaşlığına alışınca yemekler daha bir hevesle yeniyor. Burada da diğer Makedon yemekleri dışında farklı olarak göl balığı trout var. Ben "Dalga" isimli restoranda (evet yine Türkçe) yedim; 500 gramı 1100 dinar, yani yaklaşık 18-19 €. Ama yediğinize değiyor, tadı güzel. Bunun dışında sabahları Sinalco'da güzel bürekler (börek değil), öğlen Belvedere'de fena olmayan çorbalar içebilirsiniz.
Geceleri iskelenin sağ tarafı daha hareketli. Terrazza Aquarius'un ortamı fena değil, burada 1'e kadar içkinizi içebilirsiniz; ama sonra kapanıyor. İçki içilecek bir başka yer ana cadde üzerinde bir işhanının ilk katında gibi gözüken La Terrasse. Ortamı pek güzel, sıcak. İçerde herkes birbirini tanıyor, hatta İngilizce bilenlerle muhabbete dalabilirsiniz. Bu barın 2 alt katında ise dans edilmeyen bir gece kulübü var; Club Revolution. Ne işe yaradığını pek anlamadım. En iyi ortam ise bu işhanına benzeyen yapıya yakın "Havana" isimli kulüp. Olay gece 1:30'dan sonra başlıyor, sabaha kadar devam ediyor ve oldukça hareketli. Deniz kıyısında Aquarius'a yakın Club Kalmo var, burası da hareketli. Ayrıca yine sabaha kadar açık olup, daha "chill" denilebilecek bir yer de "Jazz In" isimli mekan; burası da St. Maria kilisesine yakın.
Beklentileri aşırı yükseltmeyeyim, Ohri gittiğim en güzel şehir değil; fakat tatil havasını en çok hissettiren şehirlerden biri. Gidip de pişman dönülmez.